SÜR ÇIKAR AĞYARI DİLDEN

15

 

Allah’a yakın olmak!

Nasıl?

Ramazan ihtişamlı bir misafir olarak geldi, hediyelerini getirdi, keyif sürüyor.

Misafir geri dönerken, her şey yolunda giderse mağfiret olunmuşlardan olacağız.

Mağfiret, günahların bağışlanmasından biraz daha fazlası. Eğer mağfiret olunursa kişinin günahları da sevap hanesine yazılıyor.  Bugüne kadarki sevapları zaten cepte, günahlar da sevap oluyor. Kazanç üstüne kazanç.

Çoğunuz biliyorsunuz namazdan önce abdest alıp temizleniyoruz. Cuma namazı daha bir önemsendiği için cumadan önce büyük abdest yani gusül öneriliyor sünnet. Umre yapmadan önce olduğu gibi. Gidilecek yer büyüdükçe hazırlık ve temizlik de büyüyor dikkat edilirse. Nerelere giderken ne tür hazırlıklar yaptığınızı kontrol edin. Önemi arttıkça sizdeki hazırlık safhası da uzar.

Şimdi ölüm demek istemiyorum hemen. O da ne denli ciddi ve ne türden bir hazırlık gerektiriyor? O konu şimdilik dursun.

Temizlik sadece maddi bir şey değil elbet. Tövbe mesela. Hamama gitmeye benzetilir bir çok kaynakta. O da temizlik içindir. Şu Hadis-i Şerif’i getirin aklınıza: “Temizlik imanın yarısıdır. Somut temizliğin dışında bir de böyle düşünün.

Asıl olan temizlenmek.

Allah’a yakınlık dedik yazının başında. Allah’a gitmek, yaklaşmak, hicret etmek, yakınında bulunmak?

Her şeyden önce ciddi bir temizlik ister.

Müddessir suresi ki, bunun ilk inen sure olduğunu söyleyenler de olmuş, şöyle başlar:

1- Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!

2 – Kalk artık uyar.

3 – Sadece Rabbini yücelt.

4 – Elbiseni temizle.

5 – Pislikten sakın.

6 – Yaptığını çok görerek başa kakma.

7 – Rabbin için sabret.

Allah’a yakın olmak, yakınlaşmak  isteyenlerimiz için söylenmesi gereken ilk şey maddi ve manevi sahici bir temizlik ve arınma.

İşin doğrusu ne tür bir hedef, ne tür bir yola revan oluş söz konusu olursa olsun önce geçmiş ağırlıklardan kurtulup arınma gerekir bunu zaten biliriz.

Bu Ramazan günü Allah’a hicret i konuşurken de ilk basamak temizlik ve arınma.

Bu temizlik nasıl yapılır, malzemeleri nedir ve ne kullanılır? Şöyle etrafa sorup öğrenmek zor değil.

Ben bir tanesini söyleyeyim, Mesnevi’den öğrendim: Tövbe süpürge gibidir diyordu Mevlana, gönlü süpürüp tertemiz eder.

Bakın Şemsi Hazretleri konuyu özetlemiş ve sofrayı hazırlayıp önümüze koymuş:

Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pürnûr olmadan

Sür çıkar ağyârı dilden  tâ tecellî ede Hakk
Pâdişâh konmaz saraya,  hâne mamûr olmadan

Niyazım odur ki: Bu Ramazanda mağfiret olanlardan olalım. İçimizle dışımızla tertemiz pirü pak olup Allah’a doğru hicret edenlerden, yakini olanlardan olalım hep beraber. Yolumuz O na çıkıncaya kadar oyalanmayalım. Eğlenmeyelim yolda. Hep beraber O’na giden yolun yoldaşları olalım.

Faik Özdengül

KUTLU VE İHTİŞAMLI MİSAFİR

Osmanlı-Ramazan-Sofraları-ve-İftar-Usulü

Bir misafirin heybeti, ihtişamı, kutluluğu ve kutsiyeti  ile ilgili pek çok alametler vardır.

Devlet büyüklerinden pay biçelim, başka bir ülkeyi ziyaret edeceklerse aylar hatta bir sene öncesinden tarihi bellidir. Kendileri gelmeden öncüleri gelir, gelecek olan ülkenin gücüne önemine göre türlü türlü ekipmanlar, aşçılar, arabalar, korumalar gelir de gelir. Gelmeden önce konuşulmaya başlanır, gelince ne olacak, kimlerle görüşülecek, ne görüşülecek, hangi etkinlikler olacak, sosyal faaliyetlere kadar konuşulup tartışılır.

Karşılama da ona göre olur.

Bakın Ramazan ayı geldi.

Geleceği bir sene önceden belliydi.

Önce alametleri, öncüleri belirdi. Recep, Şaban.

Karşılama ve birliktelik egzersizleri yapıldı. Nafile oruçlar tutuldu. Sadakalar verildi.

Heyecanla beklendi.

Bu aya ilişkin bir sürü program planlandı. Alışverişler yapıldı. Davetler organize edildi.

Büyük ve itibarlı, ihtişamlı misafir Ramazan.

Şefkate muhtaç bir çocuğun yanına usulca sokulup merhametli kollarını ona dolayan, sarıp sarmalayan müşfik bir anne gibi.

Uzun süredir evden uzak kalmış kudretli ve merhametli bir babanın heybesi hediyelerle dolu olarak yeniden evin kapısından asil ve mütevazi  girişi ve  evi bayram yerine döndürmesi gibi.

Sürprizlerle, hediyelerle, lütuflarla sarıp sarmalanmış bir bilge, ruhun esaretine verilen bir aylık ara Ramazan.

Bir kafeste esir kuşlar için, düşmanların bir aylığına da olsa zincirlenip, onlara  hep gördükleri lakin dokunamadıkları  güzelliklerle daha yakın, daha aşina olmaları için sunulan fırsat.

Küçük kardeşlerine gittiği, gördüğü, gezdiği, hayran kaldığı ülkeleri anlatmak için heyecanla coşkuyla geri gelen ve görülecek ne çok yer var, tadılacak ne çok mevsim, koklanacak ne çok çiçek var, hadi siz de, hadi kardeşlerim diyen bir büyük ağabey Ramazan.

Gelecek bir sene için hazırlık.

El emeği örgüler, yemekler yapmış, kilimine muhabbet dokumuş genç kızların maharet gösterdikleri çeşme başları Ramazan.

Çocukların, büyüme egzersizi yaptığı bir talimhane, ilk oruçları, ilk sahurları, ilk sabırları.

Bir olmanın, beraber olmanın en çok yapıldığı, ziyafetlerin verildiği, sadakaların çoğaldığı, yardımlaşmanın ve ziyaretlerin hiç olmadığı kadar bereketlendiği, bereketin adı Ramazan.

Ne muhteşem misafir, ne yüce gönüllü bir konuk.

Eksik olma, hep gel, hep dokun bize, oku üfle, sar sarmala mübarek ve kutlu misafir.

Şeref verdin.

Seni hakkıyla, layıkıyla ağırlamak da bizim niyazımız olsun.

Faik Özdengül

İBN-İ ARABİ’DEN TAVSİYELER

240px-Ibn_Arabi_Books

Hazretî Ali der ki: Resulullah efendimiz bana vasiyet etti. Ve Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
Ya Ali; Cahillikten daha beter fakirlik yok. Akıldan daha güzel mal yok. Kendini beğenmekten daha korkunç yanlışlık yok. Müşavereden daha kuvvetli yardımcı yok. Yakut (sağlam bilgi) gibi imân yok. Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok. Güzel huylar gibi soy sop yok. Tefekkür (düşünmek) gibi ibadet yok.
Ya Ali; her şeyin bir âfeti vardır. Sözün âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak, ibadetin âfeti riya, zekatın âfeti övünmek, şeceatin âfeti zulüm, cömertliğin âfeti başa kakmak, güzelliğin âfeti kendini beğenmek, asaletin âfeti kasılmak, hayatın âfeti meşru olan vazifelerini yapmaktan utanmak, halin âfeti yenilik, ibadetin âfeti usanmaktır.
Ya Ali; birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah’ın beni onların dediğinden hayırlı eyle, bilmedikleri şeylere beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya çekme, de. Onların sözlerinden salim kalırsın.
Ya Ali, oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin rızıklarla da iftar ediyorum.” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı kadar sevap kazanırsın.
Oruç tutan kimsenin, Allah yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken besmele çeker ve “ey mağfireti bol Allahım, beni affeyle”  derse af olunur.
Ya Ali, güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur. Güneşte de çok oturma hastalık gelir.
Ya Ali; Yâsin-i şerifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün. Bir şeyin kaybolmaz. Bir hastanın başında okursan, ecel gelmişse, ölümü asan olur. Akşam okuyan, sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
Ya Ali; yatarken Tebareke suresini oku. Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual sormaz.
Ya Ali; kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah” de. (LâHavle. . .) oku.
Ya Ali;zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
Ya Ali; yemeğe başlarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
Ya Ali; yemeğin başında Besmele çek, sonunda da Hamd et. Sonuna kadar melekler sevap yazarlar.
Ya Ali; Evinden çıkarken Ayet-ül Kürsü’yi oku, işlerin kolaylaşır.
Ya Ali; yalnız sefere çıkma. Şeytan seninle beraber çıkar.
Ya Ali; çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuğa şeytan zarar yapamaz. Gök aylarının başında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun, şerlerinden Allah’a sığının.
Ya Ali; Sail’i reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir şey ver. Verilen sadaka sail’den evvel Allah’a gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü, belâ ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
Ya Ali; fakirleri miskinleri sev. Allah da seni sever.
Ya Ali;evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
Ya Ali güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine ulaşırsın.
Ya Ali; öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
Ya Ali; Allah’ın affedici olduğunu unutma. Daima Allah’tan mağfiret iste. Allah, meleklerine buyurur ki: “Kulum benden başka kimsenin günahları mağfiret edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”

Ya Ali; yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde bulundukça Allah’ın hıfzındasın.
Ya Ali; Camiye girerken: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç” de. Çıkarken de, “Allah’ım, bana rızık kapılarını aç” de.
Ya Ali’; doğru, yalan ne olursa olsun, Allah’a yemin etme. Ağzını yemine alıştırma. (Yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın.) Allah, yalan yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
Ya Ali; dört şey var ki şeytandandır: Ağlamayan göz, katı kalb, uzun emel, dünya sevgisi…
Ya Ali; dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.  Ya Ali; inad olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en şiddetli azabı dildendir.
İnsanların en büyük dertleri, hased, hırs, gazap, kizb’dir. insanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan, hizmetçilerini dövenlerdir.
Daha şerlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan kimselerdir.

http://sufizmveinsan.com/konuk/tavsiyeler3.html

Faik Özdengül